1 Temmuz 2010 Perşembe

Koca Bir Resim

Kocaman bir tuvalim olsa, üzerine duygularımın bütün renklerini boyasam, düşüncelerimin bütün şekillerini çizsem öyle çok rahatlayacağım ki! Beni ben yapan ne varsa, benim bile farkında olamadığım her şeyi bu tuvale dökebilmek en iflah olmaz ütopyalarımdan biri. Resme baktığımda sevinç içersinde “evet bu benim” diyerek coşkulu çığlıklar atabilmeliyim. İnsanlar fotoğrafıma baktıklarında değil, bu resme baktıklarında beni bütünüyle anlayabilecekleri bir resim. Hiç fikrim sorulmadan üzerime giydirilmiş bu beden beni anlatmaktan çok uzak. Beni anlatabilen bir tek gözlerim varmış gibi geliyor bana. Sanki diğerleri ödünç kostümler. Sadece gözlerim var bana yaşadığımı hatırlatan, her şeyin henüz bitmediğini anlatan, akıl verip doğru yolu bulmamda güç veren. Ama o bile yapmayı çok çok arzuladığım ama belki de hiç yapamayacağım ruhumdaki resimden besleniyor.


Öylesine bir resim olmalı ki; içimi yalansız, abartısız, bütün gerçekliği ile dosdoğru anlatabilsin cümle aleme. Hiç aceleye getirmeden çizmeliyim bu resmi. Sevinçten kendimi zaptedemediğim zafer sarhoşu olduğum anlarda da fırça darbem olmalı, derin üzüntüden yorgan altında tir tir titrediğimde de. Yaz gecelerinin aşk kokan karanlığında da bir şeyler çizmeliyim, yorgunluktan kolumun kalkmadığı anlarda da.


Ahh o yaz geceleri yok mu! Yavaş yavaş, insanın içine işleye işleye kabul ettirir kendisini. Sonunda bütün görkemi ve kışkırtıcılığıyla siyahlar içinde bırakır ortalığı. Yıldızlar her zaman olanca güzellikleriyle inci tanecikli kostüm oluverirler gecenin üzerine. Bin yıllardır asla değişmeyen kıyafetine rağmen çekiciliğinden zerre kadar bir şey kaybetmediğinin çoktan farkındadır yaz geceleri. Böylesine geceler kadar hem aşk, hem de huzur kokan bir tek şeye bile rastlamadım hayatımda. İşte hep bu gecelerde görünmez bir güç kolumdan tuttuğu gibi dışarı atar beni. Şaşkın şaşkın denizin kenarında dolanıp dururum. Aslında o anda geceye aşık olmuşumdur ama bunu delirmek korkusuyla kendime itiraf edemem. Tepemdeki ayın bu halimle eğlendiğini düşünürüm.


Hep böyle gecelerde yepyeni bir başlangıcın arifesinde gibi hissederim kendimi. Ama bu coşkun halimi sabote etme işi yine bana düşer. Çünkü gece ben bu dünyadan çekip gittiğimde de bol yıldızlı kostümüyle, aşk ve huzur kokan esintisiyle, uğultulu sessizliğiyle yeni sevgililerinin arkasından yavaşça sarılıp, yanağına sıcacık bir öpücük konduracak. Ben yokum diye kendisini ne öksüz hissedecek ne de buruk. Nasıl katlanırım buna?


Canım yaz gecesi. Bu resimde elbette sende olacaksın. Martıların Sultanahmet Camii üzerinde yaptıkları gece semahları da olacak. Öyle kararlı ve saatlerce daireler çizerek dönerler ki gıpta etmemek mümkün değil. Her defasında çamura itildiği halde canını dişine takarak ayağa kalkan ve yoluna devam eden, hayranlıktan büyülendiğim insanlar; bu tabloda sizlerde varsınız tabii ki! Beni acılar içersinde gecelerce inleten hainlerde bütün çirkinlikleri ile yer alacaklar bu tuvalde. Onları bozguna uğrattığım zafer günlerimde hemen yanı başında.


Kısacası beynimde cirit atan binlerce duygu ve düşüncelerim. Beni ben yapan, yaşantımda ufakta olsa iz bırakabilmiş herkes ve her şey eksiksiz olarak girebilmeli bu tabloya. İsterim ki bu resmi benden yüzlerce yıl sonra yaşayacak insanlar bile gördüklerimde benim kim olduğumu bütün ayrıntılarıyla anlayabilsinler, hissettiklerimi hissetsinler. Çünkü bunu ne yazı sağlayabilir, ne müzik, ne de başka bir şey. Hayatta istediğim her şeye ulaşabileceğimi biliyorum ama bu resmi yapamadıkça kendimi çok az şey başarmış gibi hissedeceğim galiba.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder